
İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen 16. Betûl Mardin Seminerleri, "Tarım İletişimi: Bilgi Hasadı" temasıyla küresel gıda sorunlarını ve iletişimin bu alandaki rolünü masaya yatırdı. İklim değişikliğinin tarım üzerindeki yıkıcı etkileri, ata tohumlarının önemi, gıda egemenliği mücadelesi ve tarımsal fiyatlardaki dramatik yükseliş gibi konular, alanında uzman isimler tarafından derinlemesine incelendi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin gelenekselleşen 16. Betûl Mardin Seminerleri, bu yıl "Tarım İletişimi: Bilgi Hasadı" temasıyla kapılarını açtı. Seminer boyunca, iklim değişikliğinin tarım ve gıda üzerindeki etkilerinden gıda güvenliğine, kırsal kalkınmadan yerel tarım politikalarının iletişimle olan bağlantısına kadar birçok kritik konu ele alındı. Alanında uzman isimlerin sunumları, Türkiye ve dünya genelindeki tarımsal sorunlara farklı bakış açıları sunarken, acil çözüm önerileri de masaya yatırıldı.
İklim Değişikliği ve Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği İlişkisi
Seminerin açılış konuşmasını yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Itır Erhart, iklim değişikliğinin tarım, göç ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi alanları giderek daha fazla iç içe geçirdiğine dikkat çekti. Erhart, iklim değişikliği nedeniyle ürün yetişmediğinde geçimini o üründen sağlayan insanların yoksullaştığını ve bu durumdan en çok kadınların etkilendiğini vurguladı. "Gezegeni nasıl besleyeceğiz?" sorusunun sadece tarım politikalarının değil, teknoloji, sağlık, ekonomi ve toplumsal adaletin de merkezinde yer aldığını belirten Erhart, kaliteli gıdaya erişimin hayati önem taşıdığını ifade etti.
Ata Tohumları Mücadelesi ve Zehirsiz Tarım
Bodrum Tohum Derneği Başkanı Ercan Arıkan, 2006'da yürürlüğe giren Tohumculuk Yasası ile ata tohumlarının satışının yasaklanmasının yerel tarım üzerindeki olumsuz etkilerine değindi. Arıkan, 2013 yılında ata tohumlarına sahip çıkmak amacıyla kurulan Bodrum Tohum Derneği'nin, köylerdeki çiftçileri ziyaret ederek kıyıda köşede kalmış ata tohumlarını tespit edip envanterini çıkardığını ve çiftçileri üretim yapmaları konusunda teşvik ettiğini anlattı. "Ata tohum, zehirsiz tarım, temiz gıda" sloganını benimseyen Arıkan, tarım ilaçlarının aslında zehir olduğunu ve zararlılarla doğal yollarla mücadelenin mümkün olduğunu savundu. Toprağın altındaki mikroorganizmaların ekosistemi dengelediğini belirterek tarım alanlarının sürülmemesi gerektiğini de ekledi.
Gıda Egemenliği Politik Bir Mesele
Çiftçi-Sen Sendikası Başkanı Ali Bülent Erdem ise gıda güvenliğinin teknik değil, politik bir mesele olduğuna dikkat çekti. Sağlıklı gıdaya erişimin temel bir hak olduğunu vurgulayan Erdem, "Tarladan sofraya sağlıklı gıdanın ulaşması gerekir. Ancak bugün 'tolere edilebilir zehir düzeyi' gibi kavramlarla sağlıksız sistem meşrulaştırılıyor" dedi. Gıda egemenliği mücadelesinin sadece çiftçilerin değil, tüm insanlığın ortak mücadelesi olduğunu ve bu mücadelenin yerelden yükselerek başarıya ulaşabileceğini ifade etti.
Tarımsal Fiyatlardaki Artış ve Gençlerin Çiftçilikten Uzaklaşması
İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Levent, tarımsal fiyatların oluşumuna dair önemli tespitlerde bulundu. Gıda krizi riskinin giderek arttığını ithalat oranlarındaki yükselişten net biçimde görüldüğünü belirten Levent, 2005'ten bu yana Türkiye'de tarım ürünleri fiyatlarının dünya ortalamasından ayrıştığını ve bunun çiftçinin radikal bir biçimde yoksullaştığını gösterdiğini dile getirdi. Levent, gençlerin çiftçiliği tercih etmemesinin nedenini ise "hayatta kalmak istiyorlar" sözleriyle açıkladı.
Tarım Haberciliğinin Önemi
Bloomberg HT Tarım Editörü İrfan Donat, tarımın toplumsal gündemdeki yerinin arttığına dikkat çekerek, eskiden sokak röportajlarında sadece futbol ve siyaset konuşulurken, bugün tarımın herkesin cebine ve bütçesine dokunduğu için gündemin merkezinde olduğunu ifade etti. Donat, gıda enflasyonunun hepimizin gündeminde olduğunu belirterek, "Üretici, kuru soğanı 12 liraya mal ediyorsa ve biz de 12 liraya alıyorsak, o üretici bir sonraki sezon üretim yapmayabilir. Bu basit bir ekonomik gösterge değil, potansiyel bir gıda krizi sinyalidir" dedi. Tarımın masa başında değil, sahada anlaşıldığını vurgulayan Donat, bu nedenle tarım haberciliğinin hem çiftçinin sesi hem de tüketicinin farkındalığı için kritik öneme sahip olduğunu belirtti.
Türkiye Tarımının Tarihsel Çöküşü
Gazeteci-Yazar Cem Seymen ise Türkiye'deki tarım politikalarının tarihsel seyrine dikkat çekerek çarpıcı açıklamalarda bulundu. Seymen, bir zamanlar dünyanın en güçlü tarım ülkelerinden biri olan Türkiye'nin, bugün kendi topraklarında kendi tohumunu ekemez hale geldiğini söyledi. Yerli tohumun yasaklandığını, çiftçinin kredi bulamaz hale geldiğini ve toprakların "ölü hale geldiğini" belirten Seymen, enflasyonun gerçek sebebinin tarımdaki çöküş olduğunu iddia etti. Gıda fiyatlarındaki dalgalanmanın ardında ithal tohum, ithal enerji ve yanlış teşvik politikalarının yattığını ifade eden Seymen, "Tarım bizim en büyük sermayemiz, ama bunun farkında değiliz" sözleriyle uyarılarda bulundu.
Gastronomi ve Tarım İlişkisi
İstanbul Bilgi Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Öğretim Üyesi Dr. Fikret Soner ise tarım ve gastronomi arasındaki güçlü bağa dikkat çekti. "Tabaktaki hikâye, toprağa düşen tohumla başlar" diyen Soner, gastronominin yalnızca yemek pişirmek değil; üretim, etik ve kültürle doğrudan ilişkili bir alan olduğunu vurguladı. Öğrencilerine etik kaygıları önceleyen bir farkındalık kazandırmaya çalıştıklarını belirten Soner, mutfakta alınan kararların tarladaki dengeyi doğrudan etkilediğini ifade etti.
Seminerde ayrıca Buğday Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Leyla Aslan, Dünya Gazetesi Köşe Yazarı Mine Ataman, Eli Belinde Tarım Kurucusu Aslı Aksoy, Farmico Tarım Kurucusu Umut Ayberk Akbay ve Smart Village Kurucusu Tülin Akın da konuşmacı olarak yer alarak değerli bilgilerini paylaştılar. Seminer, tarım ve gıda güvenliği konularında farkındalık yaratma ve çözüm yolları arama noktasında önemli bir platform oldu.
Kaynak:Tarım Pusulası
Yorum Yazın