
Son günlerde sosyal medyada TİGEM’e ait tesislerin ülke ekonomisine katkılarını gururla izliyoruz. Arazi büyüklüğü, üretim kapasitesi ve teknik donanımıyla dünyanın sayılı tarımsal işletmelerinden biri olan TİGEM, hayvancılığımızın geliştirilmesi noktasında tartışmasız bir potansiyele sahiptir. Böylesine gelişmiş bir altyapıya sahip kurumun, yerli üretimi şahlandıracak projelerde ana aktör olması en büyük beklentimizdir.
Hatırlanacağı üzere, 2024 yılının Şubat ayında Tarım ve Orman Bakanı Sayın Yumaklı tarafından Hayvancılık Yol Haritası açıklandı. Bu vizyonun temel dayanağı; "anaç hayvan olmadan içerde hayvan varlığının artırılamayacağı" gerçeğiydi.
Kesinlikle destek olduğum bu projede, Bakan beye aracı firmalar mı getirecek yurt dışından dişi hayvanı soruma; ithalatında Et ve Süt Kurumu (ESK) tek yetkili kılındığını, getirilen hayvanların bakımı ve tohumlanması için de TİGEM in görevlendirildiğini söylemişti.
Plan netti: Gebe büyükbaşlar özellikle küçük aile işletmelerine dağıtılacak, yerli popülasyon artırılacak ve böylece et ithalatı kalıcı olarak sonlandırılacaktı.
Kâğıt üzerinde hayvancılığımız için devrim niteliğinde olan bu hamlede gelinen noktada, maalesef büyük soru işaretleri taşıyor;
Yılda 600 bin besilik hayvanı ülkeye getirebilen lojistik bir güç varken, 2 koca yılda sadece yaklaşık 5 bin damızlığın dağıtılabilmesi nasıl açıklanır?
Tek yetkili ithalatçı olan ESK, dünya piyasalarında yeterli dişi hayvan mı bulamadı; yoksa getirildi de uygun mu değildi hayvanlar?
Et fiyatları tüm müdahalelere rağmen düşürülemezken, neden çözümün anahtarı olan "gebe düve projesi" yerine, günü kurtaran "besilik dana ithalatı" milyarlarca dolarlık bütçeyle önceliklendirilmeye devam ediyor?
Bakanlığın "Hayvancılık Yol Haritası"nda yer alan bu hayati proje, aşılamayan hangi prosedürlere veya gizli engellere kurban edildi?
Türkiye’nin kendi damızlık varlığını oluşturmasını engelleyen bu yavaşlık, üreticiye ve tüketiciye zarar verirken; bu projenin ilerlememesinden kimler veya hangi çevreler rant sağlıyor?
Türkiye'nin hayvancılıkta kurtuluşu, her yıl yüz binlerce besilik hayvan ithal etmek değil, TİGEM’in teknik kapasitesini kullanarak kendi anaç varlığını köylüsüne yaymaktır. Eğer ESK ile yıllık 600 bin ithalat kapasitesine sahip bir sistem, 5 bin damızlığı üreticiye ulaştırmakta zorlanıyorsa, burada operasyonel bir hatadan öte, stratejik bir odaklanma sorunu var demektir. İthalat bir mecburiyet değil, bir tercih haline mi gelmiştir?


























Yorum Yazın