
Tarımda çok “keşke”miz var" yazı dizimin ilki: Pamuk: Beyaz Altının Sessiz Çöküşü.
İnsanoğlu yaşamı boyunca hata yapmıştır; bu, insanın doğasında vardır. Şarkı bile yapılmış: “Hatasız kul olmaz.” Asıl olan, hatalardan ders çıkarabilmektir. Çünkü ders alınmayan hata, tekrar etmeye mahkûmdur.
Kaldı ki, bir kişinin kendi hayatında yaptığı hata sadece kendisini bağlar. Oysa alınan kararlar milyonlarca insanı etkiliyorsa, işte o zaman çok daha dikkatli olunması gerekir. Ortak akılla yürütülen işlerin hata payının az olması da bu yüzden elzemdir.
Konumuz tarım. Peki, gerçekten alınan kararlar, yapılan hatalar ve doğurduğu sonuçlardan ders çıkarılmış mıdır? Bugün sorun olan birçok konuyla ilgili, dün alınan kararların etkisini hiç düşündünüz mü? Çevremde bu konuyu açtığımda duyduklarım ve hatırladıklarım bana şunu gösterdi: Bu “keşke” dediklerimiz tek bir yazıyla anlatılamaz, mutlaka bir yazı dizisine dönüşmeli. Çünkü o kadar çok keşkemiz var ki…
Sorumlu kim derseniz… Tabii ki sorumlu yok! Herkes topu başkasına atıyor. Son 20 yılda zaten evveliyat sorgulanmıyor. Oysa sadece son 20 yılı değil, 30–40 yıl öncesini de sorgulamak gerekir. Ama mağdur olan hep aynı: Çiftçi, üretici, işçi ve en nihayetinde bu ülkenin insanları.
O halde gelin, yazı dizimizin ilk vakasıyla başlayalım…
Pamuk, sadece tekstil sanayimizin değil, hayvancılığımızın ve selülozun da can damarıydı. Çırçırdan çıkan lifler iplik olur, konfeksiyona girer, dünya pazarlarına ulaşırdı. Küspe ve kapçık hayvan yemi olur, linters kağıt sanayisine selüloz sağlardı. Yani pamuk sadece tarladaki bir ürün değil; tarım, sanayi ve istihdamı birlikte ayakta tutan sağlam bir zincirdi.
Ama 2000’li yıllarda Mersin Gümrüğü’nde, Çukurova’daki pamuğa göre yüzde 50 daha ucuz ithal pamuk girdiğini gördüğümde bu zincirin kırıldığını anlamıştım. Meşhur “sarı öküzün” verildiği günlerdi. Katıldığım birçok programda bunun sonuçlarını dile getirmiştim. Çünkü bu ithalat yıllarca sürerken önce çırçır, sonra tekstil fabrikaları kapandı. Yerli üretici ve sanayici buna nasıl dayanabilirdi? Çukobirlik gibi temel direkler yıkıldı. Binlerce insan işsiz kaldı. İngilizlerin Hintli 40 bin kumaş ustasının elini kestirmesi gibi olmadı mı? Peki, kimlere yaradı bu durum?
Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay ile sektöre dair yaptığımız sohbette şu ifadeler dikkat çekiciydi:
“Pamuk sadece tarladaki beyaz altın değildi; işçinin alın teriydi, köylünün umuduydu, memleketin bereketiydi. İthalatla bu zincir kırıldığında milletin geleceği elinden alındı. Bugün kapanan fabrikaların kapılarında işsiz kalan emekçilerin feryadı, yıllar içinde gerçekleşen yanlış politikaların sonucudur. Biz yıllardır uyarıyoruz: Üretimden koparsak, bağımsızlığımızdan da koparız. Mücadelemiz ekmeğimiz, onurumuz ve yarınlarımız içindir.”
Peki sonuç?
Elini pamuktan çeken çiftçimiz, sonradan verilen kısır desteklerle de ayakta kalamayınca pamuğa küstü. Koca Çukurova narenciye ve benzeri ürünlere yöneldi. Pamuk bu gidişatla, ziraat odası başkanlarının odalarındaki saksılarda kaldı. Sanayicimiz önce ithalata bağımlı oldu. Ardından ucuz işçilik için yurt dışına çıktığında, kendi insanımız işsiz kaldı. Dün ucuza hurma yedik belki ama bugün sadece karnımızı değil, her yanımızı tırmalayacağı belliydi.
Pamuk örneği bize şunu gösteriyor: Tarımda günü kurtarmak adına alınan yanlış kararlar, yıllar sonra hem ekonomiyi hem toplumu ağır bir bedelle yüzleştiriyor. Asıl mesele, kısa vadeli çözümler yerine uzun vadeli stratejiler kurabilmektir.
Umarım bu yazı dizisi, bugünkü karar vericileri geçmişte yapılan hataları hatırlamaya, ders çıkarmaya ve geleceği daha sağlıklı inşa etmeye yönlendirir. Çünkü daha anlatılacak çok “keşke”miz var.
Takip etmeniz dileğiyle
Yorum Yazın