
Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve Antalya Tarım Konseyi (ATAK) iş birliğinde düzenlenen “Tarım Gündemi” programında konuşan Antalya Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp ve çiftçi Hacer Dönmez, artan maliyetler, azalan çiftçi sayısı, gençlerin sektöre ilgisizliği ve destek eksikliği gibi çiftçiliğin yakıcı sorunlarını dile getirerek acil çözüm çağrısı yaptı.

Antalya Ticaret Borsası (ATB) ile Antalya Tarım Konseyi (ATAK) iş birliğinde gerçekleştirilen “Tarım Gündemi” programı, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü vesilesiyle tarım sektörünün ve çiftçilerin nabzını tuttu. ATB Basın Danışmanı Vahide Yanık’ın moderatörlüğünde düzenlenen programın konukları, Antalya Ziraat Odası Başkanı ve Antalya Tarım Konseyi İcra Kurulu Üyesi Nazif Alp ile Aksu'dan çiftçi Hacer Dönmez oldu. Programda çiftçilerin içinde bulunduğu zorlu koşullar, talepler ve gelecek beklentileri tüm açıklığıyla masaya yatırıldı.
Antalya Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp, tarımın büyük iş gücü gerektiren ve maliyetlerinin her geçen gün katlandığı "zor bir zanaat" olduğunu vurguladı. Alp, son 15 yılda çiftçi sayısının 6 milyondan 2 milyon 200 bine düştüğünü belirterek, toprağı terk eden çiftçinin geri dönmediğini kaydetti. Çiftçi ailelerinin çocuklarının da tarımla uğraşmak istemediğini ve kırsaldan kente göç etme eğiliminde olduğunu anlatan Alp, bu durumun temel sebebini dile getirdi: "Tarım karın doyurmuyor. 22 TL’ye mal ettiğimiz 1 kg domatesi 8 TL’ye satıyoruz. Benim yaptığım sera benim çocuğumu doyurmuyorsa, çocuk serada kalmıyor, köyü terk ediyor. Neden köyler boşalıyor, işte bu yüzden boşalıyor. Eli nasırlı çiftçiyi bu tarlada tutacaksak, tarımı desteklemeliyiz." Tarımda yaş ortalamasının 55’in üzerine çıktığına dikkat çeken Alp, sektörün gençleşmesi için çiftçinin çocuklarının para kazanması gerektiğini söyledi.
Alp, devletin yatta kullanılan mazottan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) almazken, ülkeyi besleyen ve ihracatla döviz kazandıran çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV almasını eleştirdi. Litresi 45 TL civarında seyreden mazotta çiftçiye de ÖTV'siz destek verilmesi gerektiğini talep etti.
Tarımda aile işletmeciliğinin önemine değinen Alp, tarımda şirketleşmenin sakıncalarına dikkat çekti. Şirketlerin kâr etmediklerinde üretimi hemen durdurabildiğini ancak çiftçinin kazanamasa bile üretime devam ettiğini, çünkü yapabileceği başka bir şey olmadığını belirtti. Türkiye'nin çıkış yolunun tarımda olduğunu vurgulayan Alp, "Tarım bugün de yarın da yarından sonra da lazım. Biz yoksak 100 milyon insan aç kalır. Çiftçi yoksa ekmek de yok," diyerek tarımın stratejik önemine vurgu yaptı.
Çiftçilerin sigorta primlerini ödemekte büyük zorluk yaşadığını, 5-6 kişilik bir ailede ancak bir kişinin sigortasının yatırılabildiğini dile getiren Nazif Alp, tarımda çalışanların çoğunun en çok yıpranan meslek grubunda olmalarına rağmen sosyal güvenceden yoksun olduğunu söyledi. Emekli olamayacak, sağlık hizmetlerinden yararlanamayacak olmanın anlamsızlığını belirten Alp, devletin sigorta primlerinin yüzde 50’sini sübvanse etmesi gerektiğini talep etti.
İklim değişikliğinin tarım sektörünü doğrudan etkilediğini, ani yağmur, sel, fırtına ve hortum gibi afetlerle karşı karşıya kaldıklarını ve ürünlerinin telef olduğunu anlatan Alp, bu afetlerle yaşamaya alışmak gerektiğini ancak telafisi için sigorta sisteminin şart olduğunu ifade etti. Mevcut TARSİM sigortasının yeniden dizayn edilmesi gerektiğini, ödeme şartları ve zarar karşılama mekanizmalarının daha işlevsel hale getirilmesini istedi.
Programa Aksu İlçesi’nden katılan çiftçi Hacer Dönmez ise bizzat yaşadığı zorlukları anlattı. Doğduğundan beri tarlanın içinde olduğunu, başka bir meslek bilmediğini söyleyen Dönmez, "Gidecek yerim yok, okumuş bir insan değilim, ev mi temizleyeyim. Ben çiftçilikle gözümü açtım, zor ama güzel bir meslek. Bir daha doğsam yine çiftçi olurdum," diyerek mesleğine olan bağlılığını dile getirdi. Ancak çiftçi ailesinin günde 12-13 saat tarlada çalıştığını, ailesine zaman ayıramadığını, tatil yapamadığını belirtti.
Üç oğlu olduğunu söyleyen Dönmez, oğullarının okuduğunu ve tarımda kalmak istemediklerini kaydetti. Büyük oğlunun başka bir işte çalışarak düzenli geliri ve sigortası olduğunu anlatan Dönmez, diğer oğullarının da tarımla ilgilenmediğini, kendisinden sonra seracılığı yapacak kimse olmadığını söyledi. Gençlerin sigortalı iş aradığını belirten Dönmez, tarımda üretim maliyetlerinin çok yüksek olması ve ürünlerini maliyetinin altında satmak zorunda kalmaları nedeniyle para kazanamayan gençlerin tarımı yapmak istemediğini ve şehir hayatına kaçtığını anlattı. İşçi bulmakta da zorlandıklarını ekledi.
O kadar çalışmalarına rağmen sigorta primini ödemekte bile zorlandığını vurgulayan Hacer Dönmez, aylık 10 bin TL civarındaki sigorta masrafını karşılarken güçlük çektiğini ve devletin sigorta primlerine destek vermesi gerektiğini yineledi. Maliyetlerin altında ezilen çiftçinin aynı zamanda iklim değişikliğine bağlı afetlerle de mücadele ettiğini belirten Dönmez, susuzluk sorunuyla karşı karşıya olduklarını da sözlerine ekledi.
Kaynak:Tarım Pusulası
Yorum Yazın