Dünya’da insan nüfusu gittikçe arttığından dolayı, bunların gıda talebini karşılamak için hızlı gıda üretimini sağlamak ve verimi arttırmak amacıyla bitkisel ürünlerin üretiminde birtakım hormonlar, gübreler ve benzeri maddeler kullanılmaya başlanmıştır. Geleneksel tarım yönteminde, bu maddelerin yanı sıra daha pek çok kimyasal madde kullanılabilmektedir. Tarımda kullanılan bu maddelerin hiç şüphesiz ki, insan vücuduna zararları oldukça fazladır. Bu zararları önlemek, daha sağlıklı beslenmek amacıyla organik tarım, ekolojik tarım, biyolojik tarım ve organik ürün gibi kavramlar ortaya atılmıştır.
Örneğin, 1910’da Albert Howard tarafından yazılan Tarımsal Vasiyetname’de Organik ürünler konusunda yararlı bilgiler verilmiştir. 1924’te Dr. Rudolf Steiner’in öncülüğünde, birçok Avrupa ülkesinde Organik Tarım konusunda duyarlı olan birçok üretici ve tüketici bir araya gelerek çalışmalar başlatılmıştır. 1972 yılında Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu kurulmuştur.
Ancak, Organik Ürün Ticareti ise 1980’li yıllardan itibaren gelişme göstermeye başlamıştır. 1990’lı yılların sonlarında Deli Dana ve GDO gibi konulara karşı ortaya çıkan tepkilerden dolayı, organik ürünlere karşı tüketici talebinde ciddi artışlar olmuş ve pek çok insan tarımda kullanılan kimyasalların zararlı olduklarına inanmış ve onları vücudlarına almak istememiştir. Bu durumda, imkanı olanlar için tek çare, organik gıdaları satın almak olmuştur. Çünkü, Organik ürünler, yaratılan tabiatı ve insan sağlığını korumada önemli bir faktör olduğuna inanılmaktadır.
Geleneksel yöntemlerle yetiştirilen ürünler, duyarlı insanlarda migrene, baş dönmesine, alerjik reaksiyonlara, hiperaktiviteye, çarpıntı ve Gut hastalığının alevlenmesine sebep olabilmektedir. Bu yöntemde kullanılan kimyasallar, insan vücudunda birikerek toksik etkiye sebep olmakta ve bunun sonucunda ise bağışıklık sitemi ve birçok organ etkilenerek, konsantrasyon bozukluğu ve hafıza kaybı gibi rahatsızlıklara sebep olabilmektedir.
Günümüzde, insanoğlu için en tehlikeli hastalıklardan biri olan Kanserin, kimyasalların bitkilerde kullanılmasından itibaren, bu bitkilerden beslenen insanlarda daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir. Buna karşın, Organik ürünler kimyasallardan arındığı için kanserojen etkilerinin olmadığı saptanmıştır.
-Organik gıdaların geleneksellerine göre daha besleyici oldukları, C vitamini ve protein bakımından daha zengin oldukları saptanmıştır.
-Organik ürünlerin diğer besinlere kıyasla daha fazla mineral içerdiği saptanmıştır.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Sonuç olarak sağlıklı bir yaşam ve dengeli bir çevre için, şu sloganı ön planda tutmalıyız.
Sağlıklı, güvenli, lezzetli, kilo kontrolü sağlayıcı, besin değeri yüksek ve çevre dostu olan ORGANİK GIDALARI tüketelim.
Yorum Yazın