© Tarım Pusulası 2021

OECD-FAO: Türkiye genetik olarak değiştirilmemiş pamuk üreten ülkeler arasında

OECD-FAO 2018-2027 Tarımsal Görünüm Raporu’na göre nüfus büyümesindeki yavaşlamanın gıda talebinde düşüşe sebep olması bekleniyor

Küresel zirai üretim hacmi çoğu emtiada istikrarlı olarak büyümeye devam ediyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ortaklığında yayımlanan raporda 2017’nin çoğu hububatta, et türlerinde, süt ürünlerinde ve balıkta rekor seviyelerin görüldüğü bir yıl olduğu vurgulanırken, dünya hububat stoklarının tüm zamanların en yüksek seviyelerine ulaşmış bulunduğu aktarılıyor.

Rapor, zirai ticaretin gıda güvencesinin elde edilmesinde önemli bir rol oynadığını vurgularken, kolaylaştırıcı bir ticaret politikası ortamına duyulan ihtiyacın altını çiziyor.

OECD-FAO 2018-2027 Tarımsal Görünüm Raporu’na göre küresel zirai ürün ve gıda talep büyümesinde yavaşlama izlenirken, sektörde görülen verimlilik iyileştirmelerinin devam edeceği öngörülüyor. Bu sebeple, gelecek on yıl içinde temel zirai emtia fiyatlarının düşük seyretmeye devam etmesi bekleniyor.

Paris’te OECD Genel Sekreteri Angel Gurría ve FAO Genel Direktörü José Graziano da Silva’nın katılımlarıyla sunulan OECD-FAO 2018-2027 Tarımsal Görünüm Raporu, talep yavaşlamasının sebeplerini önde gelen yükselen ekonomilerdeki talep büyümesinde izlenen yavaşlamaya, kişi başına düşen temel gıda maddesi tüketimi düzeyinin durağan seyrine ve küresel nüfus artış hızında artarak gözlenen düşüşe dayandırıyor.

Rapora göre küresel zirai ve balık üretiminin gelecek on sene içinde yaklaşık yüzde 20 seviyesinde büyümesi bekleniyor. Ancak büyüme seviyeleri önemli ve coğrafi bölge temelli farklılıklar arz edecek: daha hızlı nüfus artışı görülen Sahraaltı Afrika, Güney ve Doğu Asya ve Ortadoğu ile Kuzey Afrika gibi gelişmekte olan bölgelerde güçlü büyüme beklenirken, Batı Avrupa ülkeleri başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde üretimin çok daha düşük seviyelerde izleneceği öngörülüyor.

OECD-FAO 2018-2027 Tarımsal Görünümü küresel talepteki zayıflamanın gelecek on yıl boyunca da devam edeceğinin altını çizerken, bu zayıflamanın sebepleri arasında nüfus büyümesindeki düşüş, kişi başına düşen temel gıda maddesi tüketim miktarının yatay seyri ve et ürünlerine yönelik talep büyümesindeki yavaşlama gösteriliyor. Ayrıca, et ürünleri talep büyümesindeki düşüşün hayvan yemlerinde kullanılan hububat ürünleri ve protein besinlerine yönelik talebi de sekteye uğratacağı öngörülüyor.

Tüketim ve üretim büyümesinin yavaşlamasıyla, zirai ve balık ticaretindeki büyümenin önceki on yıllık dönemin yaklaşık yarı oranında gerçekleşmesi bekleniyor. Amerika kıtasındakilerin başında geldiği topraktan zengin ülke ve bölgelerden yapılan net ihracatın artacağı öngörülürken, Ortadoğu ile Kuzey Afrika, Sahraaltı Afrika ve Asya’daki ülkelerin de içinde bulunduğu, yüksek nüfus büyümesine sahne olan yerlerde net ithalatın artması bekleniyor.

OECD Genel Sekreteri Gurría’ya göre, “Topraktan zengin ülke ve bölgelerden, özellikle de Amerika kıtası kaynaklı olarak yapılan ihracatın genel olarak artacağı beklense de, artmakta olan bir nüfusa ve sınırlı toprak kaynaklarına sahip olan yoksul ülkelerden çoğu, toplumun beslenmesini sağlamak için ithal gıdaya artarak bağımlı hale gelecek.” Gurría, bu durumun hem ihracatçı hem de ithalatçı ülkelerin saydam ve öngörülebilir bir ticaret politikası çerçevesine erişim sağlayabilmesini zorunlu kıldığını belirtiyor.  

FAO Genel Direktörü José Graziano da Silva ise, gıda üretiminde yeni bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor: “Geçen yüzyılda Yeşil Devrim dünyanın kendisini doyurma kapasitesini büyük oranda artırdı; ancak şimdi bir sürdürülebilirlik devrimine ihtiyacımız var.” José Graziano da Silva’ya göre bu “çevre üzerine büyük bir yük getiren çok girdili ve kaynak yoğun tarım sistemlerini gözden geçirmeyi” gerekli kılıyor: “Toprak, ormanlar, su, hava kalitesi ve biyoçeşitlilikte nitelik kaybı yaşanmaya devam ediyor. Çevreyi ve biyoçeşitliliği korurken, aynı zamanda sağlıklı ve besin değeri yüksek gıdalar sunan, sürdürülebilir ve verimli gıda sistemlerini devreye almaya ihtiyacımız var.”

Biyoyakıt üretiminde kullanılan hububat ve bitkisel yağlara yönelik talebin raporun gündemindeki dönemde, biyoyakıtlarda yaşanan genişlemenin mısır başta olmak üzere fazladan 120 milyon ton hububat talebinin ortaya çıkmasına yol açtığı önceki on yıllık dönemden farklı olarak, çoğunlukla aynı seviyede kalması bekleniyor. Gelişmiş ülkelerdeki mevcut politikaların biyoyakıtta genişlemeye yol açması beklenmediği üzere, talep büyümesinin büyük bölümünün biyoyakıt kullanımını öne çıkaran politikalar benimseyen gelişmekte olan ülkelerden geleceği öngörülüyor. Özellikle, şeker kamışının biyoyakıt üretiminde kullanımının artması bekleniyor.

Özel bölgesel odak       

 Bu yılın Tarımsal Görünüm’ü, gıda güvencesizliği, artmakta olan beslenme bozukluğu ve sınırlı doğal kaynakların yönetimi sorunlarıyla toplu halde karşılaşmış olan Ortadoğu ile Kuzey Afrika (MENA) bölgesi hakkında özel bir bölüm içeriyor.

Bu bölümdeki bilgilere göre, yetersiz beslenme çatışma ve siyasi dengesizlik sebebiyle karışıklık içinde olan ülkelerde konsantre olmuş durumda. Bölgedeki diğer ülkelerde ise gıda talebi, temelde nüfus büyümesine bağlı olarak hızlı artış gösteriyor. Ayrıca, bölgede çok yüksek buğday tüketim seviyeleri ve şeker ile yağ tüketimindeki devamlılık arzeden artış, fazla kiloluluk ve obezitede kaygı uyandıran bir yaygınlaşmaya yol açıyor.

Rapor, bölgedeki ülkelerin, politikalarında üretimde yüksek miktarda su kullanılmasını gerektiren hububatları sübvanse etmekten uzaklaşmasını ve kırsal kalkınma, yoksullukla mücadele ve yüksek değerli bahçecilik ürünlerini desteklemeye yönelmesini öneriyor.

Avrupa ve Orta Asya

Avrupa ve Orta Asya bölgesinde gelecek on yıl içinde zirai üretimin yüzde 9 oranında büyüyeceği öngörülüyor. Tarım bu büyümenin yüzde 55’inin kaynağını oluştururken, hayvancılığın ve balıkçılığın büyümeye katkısı sırayla yüzde 38 ve yüzde 7 oranında olacak.

Avrupa ve Orta Asya halihazırda küresel buğday, iri taneli ve yağlı yohum üretiminin yüzde 45’ini ve şekerin yüzde 18’ini karşılıyor. Raporun beklentisi, her ne kadar 2027’ye kadar yüzde 16 seviyesine düşeceği öngörülse de, hububat ve yağlı tohum üretiminin bölgenin üretim gamındaki liderliğini koruması.

Bölgenin, Rusya, Ukrayna ve Kazakistan’ın Tarımsal Görünüm dönemi boyunca değişmesi beklenmeyen yüzde 24’lük toplam ihracat payının da katkısıyla, önde gelen bir hububat ihracatçısı olmaya devam edeceği öngörülüyor. Buğday üretimindeki konsantrasyonları sebebiyle, bu ülkelerin buğday ihracatındaki toplam paylarını yüzde 33’ten yüzde 35’e çıkarmaları bekleniyor.

Bölge hayvancılığında üretimin büyümekte olan yurtiçi talebe karşılık olarak artacağı öngörülüyor. Süt üretimi 2027 itibarıyla 2015-2017 dönemine göre yüzde 9 oranında büyümüş olacak. Diğer taraftan, Avrupa ve Orta Asya küresel ürünün yaklaşık yüzde 52’sini karşıladığı peynir üretiminde dünya lideri olmaya devam ediyor. Gelecek on yılda üretimin yüzde 14.5 oranında genişlemesi beklenirken, artışın çoğunun Avrupa Birliği’nden geleceği belirtiliyor.

Türkiye

OECD-FAO 2018-2027 Tarımsal Görünümü Türkiye’nin pamuk üretimi ile ilgili dikkate değer bilgiler de sunuyor. Rapora göre, Türkiye genetik olarak değiştirilmemiş pamuk üreten ülkeler arasında en yüksek hasat hacmi elde edenlerden biri. Hasatta mekanizasyon, sulama ve onaylı tohum kullanımı kaynaklı yeni iyileşmeler beklenirken, bu iyileşmelerin 2027 itibarıyla üretimde yüzde 43 oranında artışa yol açmış olacağı düşünülüyor. Pamuk ihracatının ise, büyüyen yurtiçi işleme sektörü kaynaklı güçlü talep sebebiyle, 2027’ye kadar yüzde 12 oranında düşeceği öngörülüyor.    

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER