© Tarım Pusulası 2021

Arı görmemiş ballar ve 'kovandaki zehir'

Merdiven altında üretilen sahte ballar tüketicinin en tedirgin olduğu konulardan biri. Uzmanlar sahte baldan daha tehlikeli olanın ise kovanlarda bal üretiminde kullanılan kimyasallar olduğu görüşünde. Çünkü kimyasallar ham peteklerde yıllarca birikiyor ve kirlilik bal ile diğer arı ürünlerine geçiyor...

Bal son dönemin en çok tartışılan gıda ürünlerinin başında geliyor. Merdiven altı üretimle elde edilen ve bakanın deyimiyle ‘arıyla hiç tanışmamış’ sahte ballar tüketiciyi endişelendiriyor. Tat ve kıvamı gerçek balla bire bir benzeyen sahte bal, normal (geleneksel yöntemle üretilmiş) ballara yönelik güvenilirliği de sarsıyor. Tüm bu endişelerin karşısında ise ‘organik bal’ ciddi bir pazar olma potansiyeli taşıyor. Organik ile normal bal arasındaki farkı arıcılık konusunda uzun yıllardır bilimsel araştırmalara imza atan Uludağ Üniversitesi, Arıcılık Geliştirme-Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Çakmak’a sorduk.
‘Taklidi çok kolay’
Çakmak, sahte balın nasıl üretilebileceğini şöyle anlattı:
“Balın taklidi çok kolay. Mısırdan fruktoz çok ucuza elde ediliyor. Zaten doğal nektardan üretilenle bunlar arasındaki fark karbon testlerinde ortaya çıkıyor. Bazen analiz ettiriyorsun ama sahte olduğunu gösterecek farkı bulamıyorsun. Çeşitli yollarla elde edilen fruktoz ve glikoza biraz kestane veya kekik aroması ile polen ekliyorlar, bazen de aroma vermesi için az miktarda bal koyarak sahte bal üretiyorlar.”
Kanserojen parafin
Prof. Dr. Çakmak, sahte baldan daha önemli olanın kovanlarda bal üretiminde kullanılan kimyasallar olduğu görüşünde:
“Bu tehlike daha ham kovan yapımıyla birlikte başlıyor. Kovanda tutkal ve boya kullanılıyor. Bunlar kanserojen maddeler. Kullanılan çiviler paslanıyor. Kirliliğin en önemli basamağını ham petekler oluşturmakta. Çünkü çoğu kimyasallar ham peteklerde yıllarca birikiyor ve kirlilik bal ile diğer arı ürünlerine geçiyor. Bazı ham peteklerde parafin gibi sanayii mumu olan petrol türevi kanserojen maddelerin olması da riski daha da büyütüyor. Analiz sonuçlarına göre bazı üreticiler bunu kullanıyor. Gerçek bal mumu yerine parafinli olması büyük bir tehlike. Ayrıca üretim tarım ilacının olduğu yerde yapılıyorsa ve arı nektarı bu bölgeden topluyorsa peteklerde ve balda tarım ilacı kalıntısı çıkıyor.”
Süzme bal en iyisi
Çakmak’ın tüm bu tehlikelere karşı en makul önerisi ‘Süzme bal’ın tercih edilmesi:
“Orijinal bal, orjinal paketinden çıkmamış olan, el değmemiş olandır. Kimyasal kirlilik oranı süzme balda petekli bala oranla 100 kat daha az çıkabiliyor. Çünkü peteğin kimyasalları çekme özelliği var. Süzme bal alırsanız kimyasallardan da daha fazla korunmuş olursunuz. Eğer bal organikse petekli almak lazım.”
‘İnsafa kalmış’
Prof. Dr. Çakmak’ın bal üretiminde dikkat çektiği bir diğer tehlike ise zararlılara karşı kullanılan ilaçlar ve antibiyotikler. Yaklaşık 10 yıl önce hastalık olsun olmasın üreticinin sürekli antibiyotik kullandığını aktaran Çakmak, “Antibiyotik ve Fumudil önce AB sonra bizde yasaklandı. Bu ilaçlar artık, sadece hastalık olduğunda kullanılabiliyor ama kullanıldığında da o kovanlardan bal almama şartı var. Bal alınıp alınmadığını bilemiyoruz bu üreticinin insafına kalmış durumda. İlaç kullanımı bence epey azalsa da hala belli oranda kullanılıyor” diyor.

‘Organikte Omega 3 farkı’

ORGANİK ile konvansiyonel hayvansal ürünlerin karşılaştırılması halinde akla gelebilecek sorulardan biri de hangisinin daha besleyici olduğu... Bu konuda yapılan araştırmalar besleyici bileşenlerin organikte daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.
Gümüşhane Üniversitesi Kelkit Aydın Doğan MYO Organik Tarım Programı yöneticisi Doç. Dr. Bahri Bayram Bayram, “Organik şartlarda yetiştirilen ineklerin süt verimleri, konvansiyonel şartlarda yetiştirilenlere göre daha düşüktür (yüzde 8 ile yüzde 15 arasında). Bu düşüklüğün nedeni, organik süt sığırı işletmelerinde günlük rasyonda sınırlı oranda (yüzde 40) kesif yem kullanılmasıdır.
Ancak besin madde içeriklerine bakıldığında bu fark organiğin lehine gelişiyor. Süt proteinleri, insan vücudu tarafından sentezlenemeyen ve dışarıdan alınması gerekli amino asitleri içermesi bakımından, insan gelişimi ve sağlığı bakımından son derece önemlidir. Mevcut olan bilimsel çalışmalarda, organik sütlerin protein oranları, konvansiyonel sütlerden daha yüksektir (0.56±0.24). Organik sütler, konvansiyonel sütlere göre de daha yüksek yağ yüzdesine sahiptir (0.21±0.08). Organik ve konvansiyonel sütler arasındaki en önemli fark; omega-3, konjuge linoleik yağ ve doymamış yağ asitlerinde gözlenmiştir” diyor.
Omega 3 yağ asidi
Omega 3 yağ asidinin beyin ve sinir hücrelerinin gelişmesi için çok önemli olduğunu, insanlarda kalp krizini önlediğini, kalp ve damar hastalıklarını azalttığını ve kanser ile obeziteyi önlediğini kaydeden Doç. Dr. Bayram, “Organik sütlerin omega-3 miktarı konvansiyonel sütlerden yaklaşık yüzde 60-65 daha yüksek olmuştur (Organik sütlerde: 8.8 g/mg; konvansiyonel sütlerde: 5.5 g/mg). Çalışmalarda, konjuge linoleik yağ asidinin kanseri önlediği ve kolesterol düzeyini düşürdüğü bildirilmiştir. Bu yağ asidinin en iyi kaynağı, süt ve et olup, organik sütlerde konjuge linoleik yağ asit miktarı daha yüksektir. Besinlerden alınan doymuş yağ asidinin insan sağlığı üzerinde oldukça fazla istenmeyen etkileri bulunmaktadır. Bu nedenle günlük besin maddeleri içerisinde, doymamış yağ asidi oranının yükseltilmesi, diğer bir ifade ile doymuş yağ asidi oranın azaltılması gerekmektedir. Bilimsel çalışmalarda, organik sütlerin konvansiyonel sütlere göre daha yüksek doymamış yağ oranına sahip olduğu bildirilmiştir” diye konuşuyor.
2 kat fazla omega
Bayram, aynı zengin içeriğin etlerde de olduğunu şu sözlerle anlatıyor:  
“Organik şartlarda besiye alınan sığırlardan elde edilen etlerde, doymamış yağ asidi, konjuge linoleik yağ asidi ve omega-3 daha yüksek besin madde içeriğine sahip olmuştur. Organik etlerde omega-3, konvansiyonel şartlarda elde edilenden yaklaşık yüzde 100 daha yüksek bulunmuştur.”
Prof. Dr. İbrahim Ak da, “Endüstri bazı besin maddeleri bakımından örneğin selenyum veya Omega 3 açısından normal yumurtaya oranla daha zengin yumurta üretilebilirken, kalp ve damar sağlığı açısından önem taşıyan konjugelinolik asit içeriği organik hayvansal ürünlerde daha yüksektir” diyor.

Organik bal nasıl üretilir?

Prof. Dr. İbrahim Çakmak’ın verdiği ve organik bal üreticilerine rehber olabilecek bilgiler ise şöyle:  “Organik arıcılık için öncelikle kirlenmemiş, tarım ilaçlarının kullanılmadığı çok geniş bir doğal meraya ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun için en az 6 kilometre çapında ve arı florası (polen ve nektarlı bitkiler) açısından zengin ve verimli arazi olmalıdır. Kovanların yapımı sırasında çivi kullanmak yerine köşeler iç içe geçmeli şekilde yapılmalı ve tutkal kullanılmamalıdır. Eğer tutkal kullanılacaksa organik tutkal kullanılabilir. Kovanların dış kısımlarında ise boya hiç kullanılmamalıdır. Boya yerine keten bitkisi tohumundan elde edilen bezir yağı kullanılmalıdır.”

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER